Günlük Hayatta Ahlaklı Kalabilmek : Kant Etiği

Immanuel Kant 18. Yüzyıl Aydınlanma Çağı’nın öncü isimlerinden Alman bir filozoftur. İsmi genellikle ‘Bilmeye cesaret et’ sloganı ya da kendi ahlak anlayışla anılmıştır. Bu ünlü düşünürün ‘ahlaklı bir insan nasıl yaşamalıdır?’ sorusuna yanıt ararken bulduğu birkaç cevabı sizle paylaşmak istiyoruz. Kant bu konuyu eserlerinde etraflı bir biçimde incelemiş olsa da biz okunabilirliğini arttırmak için sade, anlaşılır ve kısa bir şekilde konuyu anlatmayı hedefliyoruz.

İnsanın ahlaklı bir birey olarak günlük yaşamda karşılaştığı olaylar karşısında nasıl bir tutum takınması gerektiği yüzyıllardır üzerinde tartışılmış önemli bir konudur. Kant bu soru üzerindeki görüşlerini iyi niyet kavramından başlatmıştır. Kant’a göre iyi niyet dışında hiçbir şey sahibine mutlak bir şekilde iyilik getiremez. Örneğin zenginlik sahip olan kişiye birçok imkan sağlayıp onun iyiliğine hizmet edebilir ama aşırıya kaçılması halinde o kişiyi kibirli bir hale dönüştürebilir. Aslında kişiye yararlı olan bir özellik aşırıya kaçıldığında tersine dönüp zararlı olabiliyor. Bu durumun tek istisnası ise ‘iyi niyet’. Kant İyi niyetin her zaman sahibine iyilik getireceğini iddia ediyor.

Peki biz eylemlerimizin bu iyi niyeti barındırıp barındırmadığını nasıl anlayacağız? Kant bu soruya da ödev ahlakı ile cevap veriyor.  Ödeve saygıdan dolayı yapılan her eylem aslında iyi niyet içerdiğini söylüyor Kant ve her türlü içsel dürtünün karşısında olan bir ahlak olduğunu belirtiyor. Bir eylemin sonucunda ne olacağını düşünüp kar-zarar hesabı yapılması aslında bu ahlaki sorumluluğa zarar verir ve sonunda ödev ahlakıyla hareket etmeyi engeller. Bir eylem sonuçlarını değerlendirerek yapılamaz ödev neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır. Bu durumda da bir soru ortaya çıkıyor aslında ‘Bir insan ödevinin ne olduğunu nasıl bilebilir?’

Bu soruya da Kant o ünlü Kesin Buyruk(Kategorik İmperatif) kavramıyla cevap veriyor. İsmi anlaşılmaz gelmesine karşın aslında Kant ahlaki davranmak isteyen insanlara  günlük hayatlarındaki eylemler karşısında kullanabilecekleri çok basit bir yöntem sunuyor. Kısaca ifade etmek gerekirse içinde bulunduğunuz durumu  kısa ve öz biçimde özetleyecek bir hale getirin ve kendinize bu eylemin evrensel bir yasa olup olmamasını istediğinizi sorun. Mesela, farz edelim sizin çok zengin bir insana borcunuz var ve o insan ölüyor. Bu borç varislerinin serveti yanında bir hiç ve bu parayı istemeyi unutuyorlar . Borç miktarı ise sizin için büyük bir para. Bu durumda siz bu borcu ödemeyebilir misiniz? Kant’ın sunduğu yolda biz kendimize kısaca şunu sormalıyız ‘ Ben bir insanın bir insana borcunu ödemediği bir Dünya’da yaşamak ister miyim? Borcu ödememenin evrensel bir değer olmasını ister miyim?’. Kant bu soruları her insanın hayır diyeceğini iddia ediyor çünkü hepimizde az çok eşit miktarda akıl(mantık) olduğuna inanıyor. Hayatta karşılaştığımız her olayı sonuçlarından bağımsız bir şekilde özetleyip bunun bir kural olarak uygulandığı bir Dünya’da yaşayıp yaşamamak istediğimizi kendimize sorduğumuzda aslında hepimizin ortak bir cevap vereceğini düşünüyor Kant. Bu manada aslında evrensel bir ahlak yasasının varlığını da desteklemiş oluyor bu yaklaşım.

Peki sizce Aydınlanma Çağı’nın bu büyük düşünürü insanlarda ortak ve eşit olarak bulunduğuna inandığı akla( mantığa) çok mu güveniyor? Gerçekten her insan sosyo-kültürel ve eğitiminden bağımsız şekilde ortak bir akıl seviyesine sahip midir? Kesin Buyruk kavramı sizce günlük hayatımızda kullanabileceğimiz bir yöntem sunuyor mu bize? Böylesine karmaşık bir dünyada kesin yargılara varmak size mümkün mü? Bir insan olarak ahlaki davranışlarımızı nasıl şekillendireceğimiz uzu bir süre daha tartışılacak gibi. Kant’ın bu yaklaşımın günlük hayatımızda kolay ve doğru çözümler getirmesi dileğiyle…

BM Dergi

Öncekini Oku

The Last of Us Part 2 Satışlara Rekorla Başladı!

Sonrakini Oku

Bir Start-up Hatırası

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.