“İyi çay içme isteği şatafatla alâkalı değildir, masum bir keyif meselesidir.”

“İyi çay içme isteği şatafatla alâkalı değildir, masum bir keyif meselesidir.”
Refik Halid Karay

Bugünlerde sabah kahvaltısından en keyifli çay saatlerine kadar her anımıza eşlik eden çay, eskiden günümüzdeki popülerliğini kazanmış değildi. Savaş sonrası yokluk dönemlerinde kahve bulmakta zorluk çeken eskiler çaya yöneldiler ve bugünkü çay modasını başlattılar. Bu moda o boyutlara geldi ki, çay Türkiye’nin tanıtım reklamlarında kullanılır oldu.

Çayın Tarihi

Çok eski zamanlardan beri Çin ve Koşinşin bölgesinde çayın olduğu bilinmektedir. Bu konuda anlatılan bazı hikayeler vardır. Bir hikayeye göre bu bölgelerde yaşayan halk içme sularının pis olmasından dolayı suyu temizlemek ve içilebilir hale getirmek için çay ile kaynatırmış. Diğer rivayete göre Çin İmparatoru Shen Nung sarayının bahçesinde önünde su bardağı ile otururken rüzgar bir çay yaprağını imparatorun bardağının içine kadar sürükledi. Ortaya çıkan kokudan etkilenen Çin İmparatoru çayı içip, çok beğendi. Bir başka hikaye daha vardır ki bu rivayet çayın uyku kaçırma özelliğine işaret etmektedir. Bu hikayeye göre eski zamanlarda ibadet ve ilimle meşgul olan bir hükümdarın oğlu Çin’e yaptığı seyahatlerden birinde yine tefekkür esnasında uyuya kalmış ve uyandığında sinirle göz kapaklarını kesip atmıştı. Ertesi gün, güneş doğduğunda göz kapaklarını attığı yerde bir ağacın yetiştiğini görmüştü. Bu ağacın kokusunu beğenen derviş meşrep bu kişi yaprağın tadına bakmış ve onu çok beğenmişti. Çayın ortaya çıkışı konusunda hangi hikaye kabul edilirse edilsin onun çok eski zamanlardan beri insanlık tarihinin ürünü olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Asya halkları ile iletişime geçmiş Fars ve Arap tarihçiler, seyyahlar eserlerinde uzun uzadıya bu şifalı bitkiden yani çaydan bahsetmişlerdi.

Avrupa Çay ile Tanışıyor

Avrupalı tüccarlar denizleri aşarak farklı bölgelerle ticaret yaptıkları sırada çay ile tanıştılar. Bu tanışma serüveni Hollandalı Dutch East India Company şirketinin çayı 1602 yılında getirmesi ile başladı. Bahsedilen şirket başka ürünler ile çayı takas ediyordu. Çayı Hollanda’ya getiren bu şirket ilerleyen yıllarda çayın Avrupa şehirlerine dağıtımı ve ticaretini de yapmıştı. Belirtmek gerekir ki, ilk zamanlarda çay, Avrupa sınırları içerisinde en çok İngiltere’de beğenilmişti. Bu ilk tanışma yaklaşık olarak 1652-1666 senelerine denk gelir. Çay hemen sosyete içeceği olmuş, ilerleyen dönemlerde Londra ve diğer büyük şehirlerde çay evleri açılınca halk bu içeceği çok sevmişti. Fransa’da çay kadınlara mahsus bir içecek halini almıştı. Sadece hanımlara özel Salon de Thé bile kurulmuştu.

Bugün çoğu çay tiryakisi tarafından Avrupa’da çay konusunda en iyi marka olarak kabul edilen Paris’in Le Marais bölgesindeki dükkanında ufak bir de çay müzesine sahip olan Mariage Frères ilk çay salonunu hizmete açtığında takvimler 1854 senesini gösteriyordu. Bugün Paris’in çoğu yerinde şubesi olan bu markanın son senelerde Londra ve Berlin’e de şube açtığını biliyorum. Daha eski tarihli bir diğer çay firması Dammann Frères ise 14. Louis’in Fransa’da çay satma ayrıcalığına sahip olma imtiyazını Sir Damame’ye verdiği tarih olan 1692’yi kuruluş tarihi olarak kabul etmektedir. Yakın bir tarihte Paris içinde ilk dükkanlarını açtılar.

Bizde Durum Nasıldı ?

Evliya Çelebi’nin kaydettiği bilgilerden ve 1711 tarihinde Şeyhülislam Damadzade Ebülhayr Ahmet Efendi’nin yazdığı risaleden anladığımız kadarıyla çay eski tarihlerde Osmanlı’ya ulaşmıştı. Yine Kemalettin Kuzucu’nun çay ile ilgili araştırmasında 16. ve 17. yüzyıllarda çayın İstanbul’da sınırlı şekilde bile olsa bilindiğine dair delil olarak Robert Mantran’ın eseri gösterilmektedir. Nitekim yazar eserinde hamamlarda banyo sonrasında çay ve kahve içildiğinden bahsetmektedir. O tarihlerden beri çaya ulaşan bir kesim her zaman vardı. Fakat bunun Avrupa’da halka kısa süre içinde yayıldığı gibi Osmanlı’da yayıldığını söyleyemeyiz. Bizde kahve kıtlığına kadar çayın yerine kahvenin esas içecek maddesi olduğunu kabul etmek gerekir. Çayın tarihi konusunda en kapsamlı eserin yazarı Kemalettin Kuzucu çayın, çalışmak amacıyla Rus şehirlerine giden erkeklerin, oradan getirdikleri çay fidanlarını evlerin bahçelerine dikmeye başlamaları ile birlikte Karadeniz’de üretilmeye başlandığını belgelere dayanarak söylüyor. Daha sonra devlet çayın gelir getirici bir ürün olduğunun farkına varıp çay fidanı ithal etmeye karar vermişti. İthal edilen fidanlar Bursa’da bile denenmiş fakat bu teşebbüs iklim elverişsizliğinden sonuca ulaşmamıştı. Hulusi Karadeniz, Batum ile Rize arasındaki iklim benzerliği sebebiyle oradan çay tohumlarını getirdi ve kendi bahçesinde denemelere başladı. Araya giren Rus işgali sebebiyle denemelerine bir süre ara vermiş olsa da sonra tekrar devam etti. Sonraki yıllarda bir rapor hazırlayıp devlete sunan Ali Rıza Bey çay konusunda ilk ilmi araştırmayı yapan kişi olarak kabul edilebilir. Bu rapor daha sonra Cumhuriyet döneminde Zihni Derin tarafından dikkate alındı ve Türk Çay Kültürü bu tecrübeler ışığında gelişmeye başladı.

A.Musab ŞAHİN

BM Dergi

Öncekini Oku

Dolar’ın 400 Yıllık Hikayesi

Sonrakini Oku

Facebook’un 10 Yıllık Kalkınma Planı

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.